1. Kene: Abi ne güzel ekmek elden su gölden geçinip gidiyoruz di mi?
2. Kene: Evet bir dahaki gömlek değiştirme safhasına kadar rahatız.
1. Kene: Abi ben şimdi gömlek değiştirsem. Havalar da ısındı. Malum kısa kollu gömlek giyelim.
2. Kene: Ya hayret bir şey ya! Allah'ım o kadar parazit varken beni şununla muhatap ediyorsun ya. Neyse!
1. Kene: Ya abi ne kızıyosun ya! İurada iki dakika muhabbet edelim dedik.
2. Kene: Oldu, çay da ister misin?
1. Kene: Abi sen hakikaten şaşırdın ha! Ya biz kanla besleniriz. Kan içeriz. Çay da nereden çıktı.
2. Kene: Of be bitirdin beni Haluk! Ben gidip konak değiştiricem ya, bu böyle olmayacak.
Cırcır Böceği: şşişt üstat nasılsın? Senin için nabza göre şerbet veriyor diyo sincaplar. Benden duymuş olma ama arkandan konuşuyorlar. İekilden şekile giriyormuşsun. Ben bukalemun kardeşim öyle bir şey yapmaz dedim ama.
Bukalemun: İyi, şimdi git başımdan, avıma konsantre olmaya çalışıyorum.
Cırcır Böceği: Sen konsantre meyve suyu musun hahaha nasıl espri ama?
Neyse ben laf taşımayı sevmem ama ağaçkakanlar...
Bukalemun: Bir dakika bekle, şu sineği bir yakalayayım, senin de icabına bakacağım ben...
Papağan: Uf, sanki bir boşlukta hissediyorum kendimi. Derin kaoslara mı sürükleniyorum ne?
Maymun: Bahadır, kalk gidelim okeye üçüncü ve dördüncü lazımmış abi.
Papağan: Acaba hayatın anlamı nedir? Belki de daldan dala uçmak boşluktaki ruhuma pek bir ilaç olmuyor bu arada.
Maymun: Bahadır. Kankamsın ama olmuyo ya. Sen beni hiç duymuyorsun. Hadi eşli okey çevirelim. İstersen batak da oynarız.
Papağan: Sen git, ben gelmeyeyim. Birden ilham geldi. Şiir yazacağım.
Maymun: Oo iki saattir maymuna çevirdin be abi! Ben gidiyorum. Ama ben zaten maymun değil miyim?
Papağan: Yoksa benlik karmaşasında mısın çekirge. O zaman beni dinle, ruhunu ve bedenini bir dizi eğitimden geçirmen gerekecek çekirge.
Maymun: Alo ne çekirgesi, beni böcek mi yaptın? Olmadı ama.
Papağan: Sus, sus ve içimdeki bu dinginliği bozma. Bundan sonra ben senin öğreticinim. Seni mükemmel bir savaşçı yapacağım.
Maymun: Git kardeşim, ben oyun oynamaya gidiyorum. Yediğin o meyveler fermente olmuş, kafayı bulmuşsun sen. Hadi canım, bana müsaade.
Ağaçkakan: Bana bakın ulaan! Ben bu ağacın kralıyım. Aksini iddia edeni oyarım!
Bukalemun: Bağırma be, iki dakika bağırma. Zaten sabahtan beri kafamın dibinde tak tak tak diye gürültü çıkarıyorsun. Senin yüzünden etrafta börtü böcük kalmadı be!
Ağaçkakan: Sen şaşı mısın? Bana bakarken bir gözün aşağıya ötekisi yukarıya bakıyor. Bak seni bir veteriner hekime götürelim.
Bukalemun: Off be! Anlatamadım galiba. O iş bizde normal.
Ağaçkakan: Güzel sürüngen kardeşim, söylemeyi unuttum. Sana hayırlı bir kısmet buldum.
Bukalemun: Yok ya, dur abi geliyorum yanına.
Ağaçkakan: A, köftehor seni! Hemen kızardın kısmet lafını duyunca ha!
Bukalemun: Yok be ondan değil abicim, fon kırmızı da o bakımdan.
Ağaçkakan: Hadi hadi yeme beni.
Bukalemun: Hadi ya, kızardığım o kadar belli oluyor mu?